Uzun-kısa, usturuplu, yere sağlam bastığın;
eğri-büğrü istikrarlı yoldan destek aldığın;
inişli çıkışlı, seri, kibirle tevazu arasında özünle karşılaştığın;
kıvrım kıvrım sabırlı; şeklini tarif edemediğin bol maceralı, manzarasına daldığın ve yoldan çıkmamak için göz ucuyla iltifatsız baktığın sana dargın yollar.
Sürü olduğu halde yoldan giden hayvanlar ve cemiyet olduğu halde yoldan çıkan insanlar gördüm. Baktım ki sürüyü güden bir çoban var cemiyette ise güdümsüzlük hâkim.
Yol demişken yolumuza bakalım.
İşler yolunda olsun, yollar işe yarasın. Yolda olmakla fazilet kazanılsın.
Yol ahalisine eziyet veren, fil gibi yolu tıkayan, hantal yolcuların ve yolu eğlence edenlerin ardında olunmamalı. Fil büyüktür amma fili geçip yol almak ayıp değildir.
Doğru yolda olmaya şükür gerek, doğru yolcularla olmaya daha da şükür gerek.
Bazen de şükredilecek yolu bulamamak ve sabrın zorluğu.
Yol sanılan dağları aşıp bataklığa varmak.
İlk yanılgının basitliği yanında alınan sonucun taşınmaz ağırlığı.
Edinilen korkunç tecrübeye sebep olan yolun çıkmaz sokak olduğu gerçeği; âni bir hayat kesiti.
Bazen yolu bile bile yola çıkamamak; kenarda kalmak hep kenardan gidebilmek.
Kenarlara iteleyen yol rüzgârları yüzünden kenarları yol etmek.
Kaderin yolunda olmak, yolun kaderi olmak.
Yolu bulmak, yola çıkmak bir türlü yol alamamak.
Adamına göre kısalan, uzayan yollar.
Yolcudan hızlı koşan yol. Varmak istedikçe oyuncağımı alıp kaçan yol.
Bazen kırgın, bezmiş, yenilmiş ve cümlelerin kifayet edemeyeceği yolda kalmışlık hüznü.
Göz pınarlarının bendini yıkacak kadar ağır sular taşıyan kara bulutları yan yana getirmeden, zihinde bir şimşek oluşmasına mahal vermeden, büyük tufanı küçük bir naz ile atlatmak istercesine, yola sırtını dönüp zayıf omuzlarını düşürüp kollarını salıp dudaklarını bükerek yolu naz edilecek ana bilmek.
"Bitmiş tükenmiş değilim, biraz gönlüm alınsa aklım başımda, yorgun duygularım var gönlümde, bitkinim ve biraz dinlenmeye ihtiyacım var" der gibi çığlıklarını yüreğine salmış sessiz bir yolcu olmak.
Gönül ummanında ısınmalara sebep olan hayat.
Hayat sahiplerinin ateşlediği mangal yüreğinde buharlaşan sıcak mantık yanlışları, aklın kıvranışları.
Beyin tepesine tırmanıp lambanın cini gibi çıkacak yer arayan kesif bulutları çarpıştırmadan gezindirdiğin kuru kafa.
Bir kıvılcımın sıçramasına tahammülü kalmamış kara bulutların ardına bakmadan kaçtığı dağlar.
Yolda gideni de yoldan çıkanı da seyreden başı dumanlı dağlar.
Kara derya, bazen “yolun sonu” diye tarihe düştüğün notun üzerinden geçen uzun yıllar;
kaç ömürlük mesai ve sonu görünmeyen uzayıp giden tozlu yollar.
Hep ufukta biten bir serap; vardım demeyi arzularken serapların yanılttığı aklın "sus" diyen çokbilmiş tecrübeleri ve varmaya hasretin unutulduğu bir anda varmak, yolun sonu.